Bir zamanlar, garip ve sıradışı bir ülkede, Bambalistan’da, sıradan bir gün başlamıştı. Ülkede beceriksiz yöneticiler işbaşındaydı. İflas etmeye yakın bir ekonomik düzen hakim olsa da, herkes gündelik yaşamına devam etmekteydi. Hava bulutlu ve soğuktu ve rüzgar hızla esip ortamı daha da soğutuyordu.
Bir sabah, kimsenin beklemediği bir anda (bilim adamları hariç), Bambalistan’da büyük bir deprem yaşandı. İnsanlar paniğe kapıldı, evler yıkıldı ve dörtlerce (!) insan öldü. Herkes bir an önce yardım etmek istiyordu, fakat yöneticilerin beceriksizliği ve bu krizi yönetme konusundaki acizliği, insanların daha da zor durumda kalmasına sebep oldu. Yöneticiler ülkeyi adeta köy gibi yönetmişler ve sürekli yanlış kararlar almışlardı. Bu yüzden, normalde zarar görmemesi gereken yerler bile enkaz altında kalmıştı.
Ve bambaşka bir diyarda, masmavi gökyüzünde süzülen, gücü ve adaletiyle ün salmış bir süper kahraman vardı. O, dünyanın en büyük kahramanı Superman’di. Güneşin altın ışıklarıyla parlayan saçları ve göz kamaştıran kırmızı peleriniyle gözler önüne serdiği görkem, insanların yüreklerine umut ve güven aşılıyordu.
Bambalistan’dan gelen rüzgarlar, Superman’in kulaklarına büyük bir afetin hikayesini taşıdı. Superman, hemen kanatlanarak bu felaketin yaşandığı bölgeye doğru uçtu. Bambalistan’a tam manasıyla yardım etmeye karar verdi. Elinden gelen her şeyi yapmaya hazırdı ama maalesef, Superman beklenmedik bir durumla karşı karşıya kaldı.
Yıkılmış evlerin ve çaresiz insanların ortasında, Superman’in gücü ve adaleti bile çözüm üretemiyordu. Depremin acımasız yüzüyle karşılaşan bölge, yöneticilerin ihmalkar ve duyarsız tutumları nedeniyle adeta bir harabeye dönmüştü. Superman, süper güçlerine rağmen bu durumun üstesinden gelemiyor, deprem sonrası yaşanan bu felaketi önleyemiyordu.
Superman, bir yandan insanları kurtarırken, diğer yandan yöneticilerin tuhaf ve komik yöntemlerle Bambalistan’ı yönettiklerini fark etti. Mesela, yöneticiler, afet bölgesinde zarar görmemesi gereken yerlerde dans yarışmaları düzenlemişler, hatta yöneticiler arasında limbo dansı yarışı bile yapılmıştı. Çok tuhaftı.
Süper güçleri olmasına rağmen, Superman bir türlü etkili bir şekilde yardım edemiyordu. Zira, afet bölgesinde insanlara yardım etmeye çalışırken, bir yandan da sürekli yolsuzluk ve bürokrasiyle karşılaşıyordu. Örneğin, bazı malzemelerin bölgeye ulaştırılması gerekiyordu, ancak bu malzemelerin ahlaksız yöneticiler tarafından çalındığı ortaya çıktı.
İnsanları kurtarmak için elinden geleni yapmıştı. Depremde hayatını kaybeden dörtlerce (!) insanın acısını içine sindiremiyor, daha fazla gücü ve parası olsaydı belki bu insanlar ölmezdi diye düşünüyordu.
Yöneticiler, Superman’in yardım teklifini en sonunda kabul ettiler, ancak onun süper güçlerine ve bu garip ülkeye yardımcı olabileceğine tam olarak inanmıyorlardı. Bu yüzden ona destek olmak yerine tam da destek olmamayı seçtiler. Çünkü Bambalistan’ın yöneticileri aslında kendi güçlerini sergilemek için fırsat kolluyorlardı.
Superman, deprem bölgesinde hızla çalışarak yıkılan binaların enkazından insanları kurtarmaya çalıştı. Evlerini kaybeden insanlara geçici barınaklar sağlamaya, yaralıları hastanelere ulaştırmaya çalıştı. Yöneticilerin hantal tutumlarına rağmen, durmadan hareket etti ve yorulmak bilmedi.
Özellikle çocuklar, Superman’in en büyük önceliği oldu. Onların psikolojilerini düzeltmek için onlarla oyun oynadı, onlara gülümsemeyi ve umut etmeyi öğretti. Çocuklar, Superman’in sevgi dolu tutumu sayesinde yaşadıkları korkunç deprem olayının travmasından bir nebze olsun uzaklaşıyorlardı.
Günler geçtikçe, Superman Bambalistan’daki insanların yavaş yavaş hayata tutunmaya başladığını gördü. Yıkılan evlerin yerine yenileri inşa ediliyor, insanlar kaybettikleri sevdiklerinin anısına yaşamlarına devam etmeye çalışıyorlardı. Superman, yöneticilerin beceriksizliği ve destek olmamalarına rağmen, her gün yeni insanlara yardım etmeye devam etti.
Bir gün, Superman’in yardım ettiği küçük bir çocuk, onun yorgun düşmüş olduğunu fark etti ve ona bir şeyler içmesi için su getirdi. Superman, bu küçük çocuğun jestine karşılık ona teşekkür etti ve birlikte güzel bir zaman geçirdiler. O an Superman, bu küçük çocuğun kalbinde umut ve iyilik tohumlarını ektiğini anladı.
Zamanla, Bambalistan’ın insanları Superman’in ne kadar büyük bir kahraman olduğunu anlamaya başladılar ve yöneticiler de onun yardımını daha fazla kabullenmeye başladılar. Superman, bu ülkenin insanlarının kalplerine dokunmak ve onlara yardım etmek için daha fazla para veya güce ihtiyaç duymadığını fark etti.
Yavaş yavaş, Bambalistan halkıd ve yöneticileri, Superman’in örnek davranışlarından ilham alarak birbirlerine yardım etmeye ve kendi ayakları üzerinde durmaya başladılar. Superman’in desteği sayesinde, deprem bölgesinde yaşayan insanlar yeniden güçlenmeye ve ülkelerini yeniden inşa etmeye başladılar.
Superman, artık bu ülkeye daha fazla yardım etmek için ülkeden ayrılmaya karar verdi. Çünkü onların, kendi ayakları üzerinde durabilmesini istiyordu. Yöneticilerin ve halkın, her zaman birbirlerini desteklemesini istiyordu. Onu uğurlayan insanlar, gözyaşları içinde teşekkürlerini sunarak ona veda ettiler. Superman, onlara gülümseyerek el salladı ve son bir kez “Ben her zaman sizinle olacağım” dedi.
Ve böylece, Superman, bir milyon doları olsa bile, gerçek kahramanlığın parayla değil, insanların kalplerine dokunarak elde edilebileceğini anladı. Dünyanın dört bir yanında başka insanlara yardım etmek için yola çıktı ve ardında, yeniden doğmuş bir ülke ve umut dolu insanlar bıraktı.