İsrail ile Hamas arasındaki çatışmaların sürdüğü bir dünyada yaşıyoruz. Bu, küresel arenadaki yüzlerce gerilim noktasından sadece bir tanesi elbette. Ancak şu anda bu meseleye odaklanalım; zira bu, insanlık tarihine dair daha büyük bir resmin parçasıdır.
İsrail ve Hamas arasındaki çatışmaların 11. gününde, gelen haberler arasında en yürek burkanı, Gazze’de bir hastanenin hedef alındığı haberi oldu. İster bir savaşın içinde olalım, isterse kavganın en hararetli anında, bazı değerler vardır ki dokunulmazdır. Savunmasız insanlar, çocuklar, yaşlılar bu değerlerin başında gelir.
Elbette savaşın getirdiği acıları, meşruluğunu, savunma hakkını, orantısız gücü, savaş kavramanın anlamsızlığını, insanlık, şeref, onur, haysiyet, ölüm, ölmek, öldürmek gibi değerleri tartışmak mümkündür. Ancak bu, bir hastanenin hedef alındığı bir durumu meşru kılmaz. Bunlar, masumiyetin katledildiği, bizi insanlığımızdan utandıran durumlardır. İnsanlığın bu noktaya gelmesi, evrim mekanizmasıyla “düşünen hayvanlar” olarak anılmamız ve bunun karşılığında böyle trajik eylemlere tanıklık etmemiz, birçok soru işareti doğuruyor.
Bunu yazarken amacım tek bir tarafı suçlamak değil. Asıl olan, insanlığımızın bu noktaya nasıl geldiğini sorgulamak. Hatırlamamız gereken bir şey var ki, insanlık tarihinde bir zamanlar sadece hayatta kalmak için mücadele eden, mağaralarda yaşayan varlıklardık. Düşünme yeteneğimizden kuvvetle, toplumları, medeniyetleri, teknolojileri ve sanatı yaratma kapasitesiyle donatıldık. Fakat, tüm bu evrimin sonunda, hala neden bu kadar şiddet dolu bir dünya yaratmayı sürdürdüğümüzü sorgulamalıyız.
Peki, bizi bu duruma getiren nedir? Hangi toprak parçası, hangi kaynak ya da ideoloji için savaşıyoruz? İnsanlık tarihinde binlerce savaşın ardından, hala daha savaşa sebep olan bu “kapanmayan hesap” nedir?
Hayatın kısa olduğunu, bu dünyada kalıcı olmadığımızı ve bir gün her şeyin sona ereceğini biliyoruz. Peki neden bu kadar çok savaş, bu kadar çok rekabet, bu kadar çok nefret? Diğer canlılarla uyum içinde yaşayabilen ve hatta bazı hayvanların soyu tükenmesin diye çırpınan bizler, neden birbirimize bu denli zarar vermeye devam ediyoruz? Bu, insanlığın derinlerine işlemiş bir hesaplaşma mıdır? Yoksa başka bir şey mi? Belki de bu “kapanmayan hesap”, aslında insanlığın kendi içindeki savaşıdır. Bu savaş, bencillikle altrüizm*, ihtirasla sadakat, kontrol etme isteğiyle özgürlük arasında devam ediyor.
Tüm bu soruların yanıtlarını bulmak kolay olmayacak. Ancak, her birimizin bu sorunlara bir çözüm getirme potansiyeli var ve insanlık olarak, bu hesabı kapatma, bu savaşı sonlandırma zamanı geldi de geçiyor bile. Zira sağlıklı olanlarımızdan hangi birimiz bir hastanenin veya masum insanların hedef alındığı bir dünyayı isteyebiliriz ki? Barışın, hoşgörünün ve birlikte yaşamanın hüküm sürdüğü bir dünyayı hayal etmenin ve bu hayali gerçekleştirmenin ne gibi bir zararı olabilir?
NEDİR BU LANET OLASI KAPANMAYAN HESAP?!
* Altrüizm, bireyin diğer bireylerin çıkarlarını kendi çıkarlarının önünde tutma eğilimi veya davranışıdır. Başka bir deyişle, kişinin başkalarının iyiliği için özveride bulunmasıdır. Altrüizm, etik ve felsefede olumlu bir değer olarak kabul edilir ve genellikle karşılıksız yardım etme, başkalarını düşünme ve onların yararını gözetme şeklinde ifade edilir.